PROF. DR. İLYAS GÖKHAN: “MARAŞ HARBİ DÜNYA TARİHİNDE TEKTİR”

 

İki cilt tutan Kahramanmaraş Tarihi kitabıyla tanıdığımız, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Gökhan’la Maraş-Fransız Harbi’nin dönüm noktalarını konuştuk.

 

Sayın hocam, özetlemenizi rica etsek, Maraş Kurtuluş Savaşı’nın İstiklal Savaşı’mız içinde nasıl bir yeri ve önemi vardır?

 

Maraş Kurtuluş Savaşı, Türk İstiklal Harbi’nin ilk zaferidir. Maraş Mücadelesi kazanıldığında daha Büyük Millet Meclisi açılmamış ve İstiklal Marşı dahi kabul edilmemişti. Daha İstanbul hükûmeti birçok şeyden sorumluydu. İstanbul’da Meclis-i Mebusan'ın toplanılmasına çalışılmaktaydı. Bu mücadelenin kazanılmasından 71 gün sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılır. Maraş Kurtuluş Savaşı’nın ilginç yönü; düzensiz birliklerden oluşan -doğrusu çoğunluğu alaylı- savaşçıların modern bir devletin ordusuna karşı kazandığı dünyadaki nadir zaferlerinden biri olmasıdır. Maraş Kurtuluş Savaşı, Dünya harp tarihi bakımından okutulması ve öğretilmesi gereken bir mücadeledir. Yaklaşık dört ay Fransız işgali altında kalan Maraş ahalisi işgalcilerin gerçek niyetlerini öğrenince mücadeleyi organize etmek için derhal teşkilatlanmaya ve arkasından da silahlı mücadeleye başladılar. Fransızlara karşı koymak ve onlarla savaşı koordine etmek amacıyla başta Arslan Bey olmak üzere Maraş’ın ileri gelenlerinden İlyas Efendizâde Refet, Belediye Reisi Arifizâde Bekir Sıtkı, Kocabaşzâde Hacı Naci, Hacı Ahmet, Şişmanzâde Arif, Dedezâde Mehmet, Beşenzâde Hacı Nuri, Hancızâde Hafız Ali, Karaküçükzade Hacı Mustafa, Kısakürekzâde Hacı, Fatmalıoğlu Derviş, Hüdayizâde Tahsin, Çanakoğlu Hüseyin ve Mühendis Abdüllatif’in katılımıyla düşmana karşı mücadeleyi koordine etmek amacıyla ilk cemiyetlerden biri olan Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulur.

 

Şehir içinde 10 cephe belirlenmiş ve her cephenin başına bir sorumlu tayin edilmiştir. Ayrıca Fransızların Maraş’a asker ve mühimmat sevk ettikleri Antep-Narlı ile İslâhiye-Türkoğlu yollarına millî kuvvetler sevk ederek bu yollar üzerindeki köprüleri yıkıp stratejik noktaları kontrol altına almışlardır. Maraş Savunmasında şehir içi çarpışmalardan sonra en fazla mücadele Türkoğlu Cephesinde cereyan eder. Maraş Mücadelesi birlik, beraberlik ve yardımlaşmayla kazanılmıştır. Fransızlar tarafından kuşatılan Maraş’ta yaşayan halkın yardımına Elbistan, Afşin, Göksun, Andırın, Pazarcık, Bertiz ve Türkoğlu bölgesinden birçok mücahit katılmıştır. 12 Şubat 1920’de Maraş’ta kazanılan bu zafer dönemin gazeteleri ve telgraflarla Anadolu’nun hemen hemen her tarafına duyurulmuştur. Bundan ilham alan işgale uğramış yerlerin ahalileri Kuvayımilliye birlikleri kurarak ya da bu güçlere katılarak düşmana karşı silahlı mücadeleyi başlatmışlardır. Antep, Urfa ve Adana gibi kentlerimizi işgal eden Fransızlara karşı bu şehirlerimizin ahalisi Maraş Mücadelesini örnek alıp başarılı muharebeler vermişlerdir.

 

Maraş Savaşı’nın dönüm noktaları, başka bir ifadeyle akışı tersine çeviren olaylar nelerdir?

 

Maraş Millî Mücadelesinin birçok dönüm noktası vardır. Burada bunların üçünden bahsetmeye çalışalım. 29 Ekim 1919’da Maraş’ı işgal eden Fransızların işgalinin ikinci günü Sütçü İmam Olayı cereyan etmişti. Fransızların işgalini kendi amaçları için kullanmak isteyen Ermeniler Türklere karşı saldırılara başlamışlardır. Maraş Millî Mücadelesinin dönüm noktalarından biri olan Uzunoluk veya Sütçü İmam Olayı’nda Türk’ün namusuna ve peçesine uzanan eller kırılmıştır. Maraş Millî Mücadelesinde ikinci dönüm noktası; Bayrak Olayı’dır. Maraş Millî Mücadelesinin dönüm noktalarından biri de 19-20 Ocak 1920’de başlayan ve 22 gün 22 gece devam eden Maraş Savunmasıdır.

 

Biliyoruz ki Maraş Kurtuluş Savaşı’na kadın, genç, yaşlı, esnaf, diğer bir ifadeyle Maraş halkının tamamı iştirak etmiştir. Birkaç örnek üzerinden bu konuyu anlatır mısınız?

 

Maraşlı erkeklerin yanında bilhassa kadınların da katkılarından bahsetmek lazım. Maraş Millî Mücadelesinde öne çıkan en önemli kadın kahramanlardan biri Senem Ayşe’dir. Senem Ayşe, Duraklı Mahallesinde doğmuştur. Kocası Ramazan’ın Fransızlar tarafından şehit edilmesi üzerine Senem Ayşe onun silahını alır ve onu şehit eden düşmanı öldürür. Senem Ayşe bununla da kalmaz ve akrabaları ve mahallesindeki erkekleri toplayarak onlardan bir birlik (çete) oluşturur. Maraş Millî Mücadelesinin kahramanlarından biri olan Vezir Hoca duruma şahit olup olayı şöyle anlatmaktadır: “Evlerine gittiğimde kocası yerde vurulmuş bir şekilde yatıyor, başında Senem Ayşe onun silahını almış, düşmana ateş ediyordu ve kocasını şehit eden düşmanı öldürdü.” Heyet-i Temsiliye tarafından Maraş’a gönderilen Kılıç Ali’nin yanına silah istemek için giden Senem Ayşe’ye “Yahu kadın, savaş erkeklerin işi, sen git evinde otur,” deyince, “Beyim, evde oturacak vakit değildir,” demiştir. Kılıç Ali “Hem sen silah kullanmayı bilmezsin,” deyince silahını çekip ona doğrultmuş; “Son bir mermim kaldı, onu da sana sıkarım!” demiştir. Bunun üzerine Kılıç Ali, Senem Ayşe’ye iki sandık mermi verdirtmiştir. Senem Ayşe çeteleriyle Fransızlara saldırarak onlara büyük kayıplar verdirmiştir. Evinin yanında, Fransızlarla iş birliği yapan Ermenilerin mühimmatları olduğunu öğrenince evini yakmış, ateşin düşmanın cephaneliğine sıçramasını sağlayarak patlatmıştır. Senem Ayşe’nin kahramanlıklarından biri de; Fransızlarla çatışmalar sürerken, bir kilisenin pencerelerine otomatik silah yerleştirip oradan geçen Türkleri öldürenleri fark etmesi ve çetesini toplayarak o kiliseye baskın yapmasıdır. Düşman askerlerinin Maraş’ı terk ederek Antep’e kaçmaları üzerine onları kovalayan Maraşlılar içerisinde Senem Ayşe de vardı. Fakat adamlarından biri “Bacı buradan ötesi bizim işimiz,” diyerek Senem Ayşe’nin Maraş’a dönmesini sağlamışlardır. Fransızların Maraş’tan kaçmasından sonra Senem Ayşe, Duraklı Mahallesinde bulunan evini tamir ettirip çocukları ile burada yaşamaya devam eder. Zaman zaman Maraş Mücadelesini birlikte yaptıkları Arslan Bey ve Vezir Hoca ile bir araya gelerek o günleri yad ederler. İdareci ve askeri yetkililer tarafından sık sık resmî davetlere çağırılan Senem Ayşe’ye bir gün kahramanlığının sırrı sorulunca “Vatanın kurtuluşu, Allah’ın rızası ve Türk kadınının namusu için savaşmak,” diye cevap verir. 1954 yılında vefat etmiştir.

 

Maraş mücadelesi kahraman kadınlarından biri de Bitlis Defterdarının eşidir. Kocası Maraş dışında olan bu kadınımız çocuklarıyla birlikte Kayabaşı Mahallesinde oturmaktaydı. Mücadele başladığında bu hanım, evinin önünden gelip geçen Türklere saldıran, birçoklarını şehit eden ve ocakları söndüren sekiz Fransız askerleri ve Ermeni eşkıyasını tahammül edemeyip evinde bulunan mavzer ile duvardaki mazgal deliğinden ateş ederek öldürdükten sonra çete elbisesi giyerek çarpışmalara katılır. İrade-i Milliye gazetesinin 2 Şubat 1920 tarihli yazısında “Kahraman Bir Türk Kadını” başlıklı yazıda; “Maraş’ın Kayabaşı Mahallesindeki çatışmada Bitlis Defterdarı hanımının, hazırladığı mazgala yanaşarak sekiz düşmanı öldürdüğü, akşam üzeri erkek elbisesi giyerek İslam mücahitlerine katıldığı”na dair bir haber çıkar. Sivas kadınları Dava-i Vatan Cemiyeti Reisliği Heyetine, Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal imzasıyla gönderilen 3 Şubat 1920 tarihli yazıda bu hanımın kahramanlığını anlatan bir telgraf gönderilir. Yine Ali Fuat Cebesoy da hatıralarında Bitlis Defterdarının eşi olarak bahsettiği bu kahraman kadınımızın düşmana karşı cesaretini över. Adı dahi yazılmayan bu kahraman Türk kadınının adı KSÜ’den Doç. Dr. Cengiz Şavkılı’nın tespitlerine göre mezruka olup kocası ise Bitlis Defterdarı Hakkı Bey’dir. Maraş’ın kurtuluşu sonrası Ankara’ya taşınan aile Selçenoğlu soyadını almıştır.

 

Maraş Millî Mücadelesinde öne çıkan kadınlarımızın biri de Hürü Ana’dır. Hürü Ana o sıralar Maraş’ın Kuytul Mahallesinde yaşamaktadır. Evinin çevresinde hep Ermeni evleri bulunmaktadır. Komşu Ermeniler, Fransızların yardımı ile Türklere karşı katliamlara başladıklarında Hürü Ana korkusuzca ortaya çıkıp elinde bir odun parçasıyla Ermenilere saldırdığı gibi 16 yaşındaki oğlu Ökkeş’i de dualarla savaşa göndermiştir. Yine Kayabaşı Mahallesinde hızarına (çarşafına) el atan Ermeni’ye korkusuzca karşı koyan Hurşit Bacı’yı unutmayalım. Yine isimsiz bir Türk kadını hamile olarak Fransızlara karşı savaşırken doğum yapar ve çocuğunu emziremeden şehitlik mertebesine ulaşır.

 

Maraş’ta sokak çatışmaları devam ederken kadınlar ve çocuklar çetelere cephane ve erzak yetiştirirler. Kadınlar korkusuzca çocuklarını harbin içine salmaktan çekinmezler. Maraş mücadelesinde kahraman çocuklarımız da bulunmaktadır. Savaşın en şiddetli anında Bombacı Ahmed ve Kazooğlu adında iki çocuk Kale’de savaşan mücahitlere yiyecek ve mühimmat götürme cesaretini göstermişlerdi. Türkler düşmana korku vermek amacıyla yüksek yerlere soba boruları uzatarak top olduğu izlenimini verirler, ibriklerden bombalar yaparlar, bazı siper ve mazgallara da kadın silahşorlar yerleştirirler.

 

Maraş Millî Mücadelesinde Sakarya Mahallesinde yaşayan Abdalların reisi Halil Ağa’yı da unutmamak lazım. Maraş’ın en zengini olan Kuyucak Mahallesinden ve bir ara Osmanlı Meclisinde mebusluk yapan Agop Hırlakyan, Abdal Halil Ağa’ya haber göndererek birkaç davulcu ayarlamasını, Fransızların Maraş’a girerlerken davul çalarak karşılanmasını ve buna karşılık ona 3 altın lira vereceğini vaat eder. Bunun üzerine Abdal Halil Ağa, “Değil üç altın lira, davulumun kasnağını altınla doldursan bu din bahsidir, din kardaşlarımın bağırına çomağımı vuramam!” diyerek teklifi reddeder.

 

Sizce Maraş-Fransız Savaşı Türk veya dünya tarihinden hangi savaşa benzemektedir?

 

mücadelenin Türk ve dünya tarihinde tek olduğunu düşünüyorum. Bir kentin ahalisi tek başına bir imparatorluk güçleri ile onlara yardım eden ve ihanet içinde olan yerli Ermenilere karşı mücadele etmiştir. Fransızlar şehrin en müstahkem mevkilerine top ve tüfekleri ile yerleşmişler. Ellerinde o dönemin en güçlü silahları var. Yine şehirde yaşayan Ermeniler, Fransızlara her türlü desteği ve istihbaratı vermektedirler. Fransızlarla ve Ermenilerle mücadele sırasında zemheri günleri olup Ocak-Şubat ayları Maraş’ın en soğuk günleriydi. Maraş ahalisinin elinde yiyecek yok. Her türlü yoksulluk, açlık ve soğuk içinde kendilerinden kat kat güçlü olan ve her türlü mühimmata, zırhlı araçlara hatta uçaklara sahip düşmana karşı tarihte görülmemiş bir başarı gösterilmiştir. Türkler, Maraş Mücadelesinde açlık, yoksulluk ve soğukla da mücadele ederek Fransız ve Ermenileri mağlup etmişlerdir. Türk tarihinde buna benzer kuşatmalar vardır. Haçlılar 1098’de 8 ay kuşattıkları Antakya’yı işgal edip büyük bir katliam yaparlar. 1243’te Moğollar Kayseri’yi 20 gün kuşattıktan sonra işgal edip çoluk çocuk demeden herkesi katlederler. 1877’de Gazi Osman Paşa, Plevne’de Rus Ordusunu 2 ay durdurur. Anacak yaptığı yarma hareketinde Ruslara esir düşer. 2. Dünya Savaşında Almanların meşhur Stalingrad ve Leningrad (Petersburg) kuşatmaları var. Uzun süre kuşatılan bu kentleri sivil halktan ziyade askerler savunmuştur. Yani Almanların başarısız olmalarının en büyük sebebi halktan daha ziyade düzenli orduydu. Bu bakımdan Maraş Kurtuluş Savaşı’nın örneğinin olmadığını düşünüyorum. Bir kentin sivil halkı yani Maraşlılar dışarıdan yardım almadan bir devletin ordusunu yok ederler.

 

1920 yılında vuku bulan, bu eşine az rastlanır savaştan, günümüz insanları ne tür ders çıkarmalıdır?

 

Ben burada şu atasözümüzü de hatırlatmak istiyorum. “Su uyur düşman uyumaz.” Burada kastedilen “su” eski Türkçemizde “ordu” anlamına gelmektedir. Yani ordu uyur düşman uyumaz. Millet olarak her zaman uyanık ve vatanımızı savunmak için hazır olmalıyız. Gençlerimize Maraş halkının 1919-20'de düşmana karşı verdiği mücadeleyi devamlı hatırlatmamız gerekiyor. Bu mücadelenin öz be öz bir Türk-İslam yurdu olan Maraş’ı Hristiyanlaştırmak ve Ermenileştirmek için gelenlere karşı verildiği her zaman hatırlanmalı.

 

Söyleşi: Ömer Yalçınova

 

Evelâhir Sayı - 14